Fıkıh Köşesi

NAFİLE İBADETİN VE ZİKRİN ADABI

Soru: "Emekli olduktan sonra; daha önce eda edemediğim namazlarımı ve oruçlarımı kaza ettim. Tahminen veremediğim zekatları da fakirlere dağıttım. İslami bir hayat yaşayabilmek için, Nakşi-Halidi zikir halkasına dahil oldum. (...) Birinci ve ikinci dersleri, altı ay içerisinde tamamladım. Fakat hanımım ve çocuklarım ile ilgilenemez hale geldim. Büyük oğlum, 'Baba, sen yakında uçacaksın!..' demeye başladı. Habs-ı nefes ve bir kelime-i tevhid zikrinden sonra, ders almamaya karar verdim. (...) Nafile ibadetin ve zikrin ölçüsü nedir? Sünnette bununla ilgili bir delil var mıdır? Mübarek üç aylarda fasılasız oruç tutmak sünnet ile sabit midir?"

CEVAP: Bütün mü'minler; Allahu Teala (cc)'nın emirlerini edaya gayret ettiklerini, ancak hakkı ile ibadet edemediklerini itiraf ederler. Bu itirafın getirdiği endişe ve korku, hayra vesile olan güzel bir duygudur. Bu duygu, hayatlarını "Beyne'l havf ve'r reca" (korku ile ümit arasındaki bir hal) esasına göre, tanzim etmelerini kolaylaştırır. Tarikat ehli olan mü'minler; gerek sözlerinde, gerek amellerinde, adil ve mu'tedil olmalıdırlar. İfrat ve tefrit hali, bazı musibetlere vesile olabilir. Hz. Enes b. Malik (r.a)'in rivayetine göre; üç sahabe, mü'minlerin annelerine müracaat ederek, Resul-i Ekrem (sav)'in gizlice yaptığı ibadetleri sormuşlardır. Aldıkları cevap üzerine (bunu azımsayarak) kendi aralarında, "Biz nerede, Resul-i Ekrem (sav) nerede! Allah onun gelmiş geçmiş bütün günahlarını affetmiştir" diye konuşurlar. Bu üç kişiden biri "Ben geceleri hep namaz kılacağım", diğeri "Ben hayatım boyunca fasılasız oruç tutacağım", öbürü de "Ben de evlenmeyeceğim, nevafile devam edeceğim" taahhüdünde bulunmuştur. Bunu haber alan Resul-i Ekrem (sav) onlara, "Şöyle şöyle diyenler sizler misiniz?" demiş ve "Vallahi, şunu iyi biliniz ki, ben sizin Allahu Teala (cc)'dan en çok korkan ve sakınanızım. Fakat bazen oruç tutar, bazen tutmam. Bazan namaz kılar, bazen uyurum. Ben evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, o benden değildir"(1) buyurmuştur.
Muhaddis Abdurrazzak; Said b. Müseyyib'den gelen mürsel rivayeti esas almış ve Resul-i Ekrem (sav)'in ibadet hayatını öğrenmeye gelen sahabelerin Hz. Ali b. Ebi Talib (ra), Hz. Abdillah b. Amr b. As (ra) ve Hz. Osman b. Maz'un (r.a) hazretleri olduğu belirtmiştir.(2) Bu hadis-i şerif, sünnete göre amel etmenin önemine işaret etmektedir. İbadetlerde aşırılığın değil, itidalin ve orta yolun meşru olduğu sabittir. İmam-ı Taberani'nın İkrime'den rivayet ettiğine göre; Ashab-ı Kiram'dan bazıları "cinsi duygularını köreltmek" (hadımlaştırmak), bazıları "et yememek", bazıları da "şükrünü eda edemeyecekleri nimetlerden uzak durmak" gibi duygulara kapılırlar. Bunun üzerine, "Ey iman edenler! Allah'ın size helal ettiği şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez" (Maide Suresi, 87 ) mealindeki ayet nazil olmuştur. Yani, aşırı gidip "ne helali haram, ne de haramı helal sayın" denilmektedir.(3) Bu ayet, Kur'an-ı Kerim'de sonu "Allah aşırı gidenleri sevmez" şeklinde biten üç ayetten birisidir.(4)
İslam dini, mutedil (ifrat ve tefritten uzak) bir hayatı tavsiye etmektedir. Resul-i Ekrem (sav)'in, "Aşırı gidenler helak olmuştur"(5) buyurduğu ve bu cümleyi üç kere tekrar ettiği sabittir. İtidali tavsiye eden, aşırılığı ve ölçüsüzlüğü yeren birçok hadis-i şerif vardır. Hayatımızda takip etmemiz gereken usulü, Resul-i Ekrem (sav) şöyle açıklamıştır: "Amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça Allah da bıkanlar gibi muamele yapmaz. Allah katında amellerin en makbulu, sahibinin az da olsa devam üzere işlediği ameldir."(6) Resul-i Ekrem (sav), sahabe-i kiram'dan Hz. Abdullah b. Amr b. As (ra)'a; nafile namaz, oruç, zikir ve Kur'an tilaveti ile ilgili tavsiyelerde bulunmuş, daha sonra "Hanımının senin üzerinde hakkı vardır. Misafirlerinin de senin üzerinde hakkı vardır. Bedeninin senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver" diyerek, onu irşad etmiştir.(7) Resul-i Ekrem (sav)'in üç aylarda; fasılasız (hiç ara vermeden) nafile oruç tuttuğu, hiçbir muteber kaynakta zikredilmemiştir. Recep ve Şaban aylarında; diğer aylara oranla, daha fazla nafile oruç tuttuğu sabittir. Bunun dışında; pazartesi, perşembe ve hicri ayların belirli günlerinde (başında, ortasında ve sonunda) nafile oruç tuttuğu bilinmektedir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) Sahih-i Buhari- İst.: 1401 K.Nikah: 1. Ayrıca Sahih-i Müslim- K.Nikah: 5; Sünen-i Nesai- K.Nikah: 4; Sünen-i Darimi- K.Nikah: 3.
(2) İmam-ı Abdurrazzak- El Musannef- Beyrut: 1972 C: 6, Sh: 168.
(3) İmam-ı Taberi- Camiu'l Beyan- Kahire: 1968 (3. Bsm.) C: 7, Sh: 8. Ayrıca İmam-ı Kurtubi- El Camiu Li Ahkamu'l Kur'an- Kahire: 1967 C: 6, Sh: 263.
(4) Diğer ayetler: El-Bakara Suresi, 190 ve El A'raf Suresi, 55.
(5) İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- İst.: 1401 C: 1, S: 386. Ayrıca Sahih-i Müslim- K.İlim: 7; Sünen-i Ebu Davud- K.Sünnet: 5.
(6) Sahih-i Buhari- K.Savm: 52, Sahih-i Müslim- K.Salatü'l Masafirin: 220.
(7) Sahih-i Müslim- K.Savm: 181