Fıkıh Köşesi

BAŞLIK

Soru: "Mal, bir imtihan vesilesidir. Meşru yoldan kazanan ve bunu Allahu Teala (cc)'nın rızası uygun şekilde harcayan Müslümanlar, malları ile cihad etmiş olurlar. Tıpkı Hz. Ebubekir (ra) gibi. (...) Çevremizdeki bazı zengin Müslümanlar, hem İslam'a hizmetten bahsediyorlar hem de cimrilikten vazgeçmiyorlar. Cömert olarak anılmak için, futbol kulüplerine bağışta bulunuyor ve gösteriş yapıyorlar. Bu israf değil midir? (...) Tanıdığım bir Müslüman, kendisi öldükten sonra malının üçte birininin fakir öğrencilere verilmesini vasiyet etti. Geçtiğimiz yıl öldü. Fakat varisleri, bu vasiyet yazılı olmadığı için yerine getirmiyorlar. (...) Zengin olan Müslümanların, malı ile cihad etmesi ve cömert olması zaruri midir? Vasiyet etmek mi, yoksa bizzat infakta bulunmak mı daha efdaldir? İslam uleması, cömertliği nasıl tarif ve tasnif etmiştir?" diyorsunuz

CEVAP: Bütün insanlar, hayatlarını devam ettirebilmek için rızıklarını temin etmek durumundadırlar. Herhangi bir isti(s.a.v.)öz konusu değildir. Allahu Teala (cc), yeryüzündeki bütün nimetleri insanlar için bir meta ve ziynet olarak yaratmıştır.(1) Meta kavramı; insanların tabii ihtiyaçlarını (yemek, içmek, barınmak vs) karşıladıkları ve faydalandıkları her şeyi içine alır. Nitekim, "Size her ne şey verilmiş ise, hepsi dünya hayatının bir meta'ıdır." (Eş Şura Suresi: 36) ayetinde, bu mahiyet sarih olarak belirtilmiştir. Müslümanlar; gerek dünya malını elde ederken, gerek harcarken, İslami hükümlere riayet etmekle mükelleftirler. Resul-i Ekrem (sav)'in, "Rızkı tamamlanıncaya kadar hiç kimsenin ölmeyeceği bana vahyedildi. O halde Allahu Teala (cc)'ya karşı gelmekten sakınınız. Rızkınızı elde ederken güzel bir yol tutunuz"(2) buyurduğu malumdur. Elbette helalin hesabı, haram kazancın da azabı vardır. Fukaha, "Kesbin (rızk elde etmenin) keyfiyeti" üzerinde titizlikle durmuştur.(3) Müslümanların rızıklarını hem helal yoldan elde etmeleri, hem de İslam fıkhına uygun olarak harcamaları gerekir. Futbol kulüplerine yapılan bağışın, infak ile bir ilgisi yoktur. İsrafın ta kendisidir. İslam uleması, "Gayrimeşru bir gaye için mal sarfetmeye israf denilir"(4) tarifinde ittifak etmiştir. Bu kısa tesbitten sonra; "Zengin olan Müslümanların, malı ile cihad etmesi ve cömert olması zaruri midir?" sualinize geçebiliriz. Kur'an-ı Kerim'de; Müslümanlara, malları ve canları ile cihad etmeleri teklif edilmiştir. Mal ile cihad, İslam'ın temel hedeflerinin gerçekleşmesi için yapılan harcamaların tamamıdır. Malı bir imtihan vesilesi olarak bilmeyen ve cömert olmayan kimseler, "muttaki mü'min" vasfını elde edemezler. Cömertlik vasfına sahip olan Müslümanlar; hiç kimsenin zorlaması olmadan, malları ile İslam'a hizmete gayret ederler. Her fırsatı ganimet bilip, infakta bulunurlar. Peygamber Efendimiz (sav)'in, "Sadakaların en iyisi, insanın bizzat kendi eliyle vereceği sadakadır. İnfak; siz hayatta iken ve istediğiniz kimseye istediğiniz kadar verdiğinizdir. Yoksa can boğaza geldikten sonra geç kalmış olursunuz. Sizden sonrakiler (hesabını sizin vereceğiniz) malları dilediği gibi kullanırlar"(5) ikazına uygun davranırlar. İslam uleması, cömertliğin derecelerini şu şekilde tasnif etmiştir. Sehavet makamı: Bu her Müslüman için zaruri olan bir makamdır. Başta zekat olmak üzere, mali ibadetleri eksiksiz olarak yapan her Müslüman "sehavet ehli" kabul edilmiştir. Eğer bu noktada hassasiyet gösterilmezse, "cimrilik" gündeme girer ve "Şeytan sizi fakirlikle korkutur. Size cimriliği emreder" (El Bakara Suresi: 268) ayetinde haber verilen tehlike ön plana çıkar. Cud makamı: İhtiyacını bir kenara ayırıp, malının çoğunu infak eden ve her türlü İslami hizmeti eda edenlerin makamıdır. İsar makamı: Kendisi için gerekli olan bir malı; sıkıntıları göze alarak, ihtiyaç sahibi olan kardeşlerinin istifadesine sunmakla elde edilen bir makamdır. Medineli Ensar'ın, Muhacir kardeşlerine yaptıkları infak ve muamele, "İsar" makamının delilidir. Kur'an-ı Kerim'de, "Onlardan evvel (Medine'yi) yurt ve iman (evi) edinmiş olan kimseler, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı göğüslerinde bir ihtiyaç (meyli) bulmazlar. Kendileri fakr-u ihtiyaç içinde olsalar bile (muhacir kardeşlerini) öz nefislerinden daha üstün tutarlar. Kim nefsinin mala olan hırsından ve cimriliğinden korunursa, işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir"(El Haşr Suresi: 9) hükmü beyan buyurulmuştur. Resul-i Ekrem (sav), cömertliği hem tavsiye etmiş hem de bu konuda mü'minlere örnek olmuştur. Hz. Cabir b. Abdullah (ra) ın, "Peygamberimiz Efendimiz (sav) kendisinden herhangi bir şey istenildiğinde, hiç hayır dememiştir"(6) diyerek, fiili sünneti ifade ettiği sabittir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) İmam-ı Kurtubi-El Camii Li Ahkami'l Kur'an-Kahire: 1967, C: 10, Sh: 135.
(2) El Acluni-Keşfu'l Hefa-Beyrut: 1351, C: 1, Sh: 231, Had. No: 707; ayrıca İmam-ı Şafii- Er Risale-Kahire: 1979 (2 Bsm), Sh: 94, Madde: 306.
(3) İmam-ı Mavsili-El İhtiyar-İst: 1980, C: 4, Sh: 170-171.
(4) Yusuf Kerimoğlu-Emanet ve Ehliyet-İst: 1986, C: 2, Sh: 173-174, Madde: 1380.
(5) Sahih-i Buhari-İst: 1401, K. Vesaya: 14.
(6) Sahih-i Müslim- İst: 1401, K. Fezail: 12