Fıkıh Köşesi

CİHAD KAVRAMI VE MÜCAHEDENİN KEYFİYETİ

Soru: "Müslümanlar cihadın bir ibadet olduğuna inanıyorlar. Bazıları bunu İslam düşmanlarıyla savaş, bazıları ise insanın kendi nefsi ile mücadele etmesi şeklinde anlıyorlar. (...) Düşmanla savaşı küçük cihad, nefisle mücadeleyi büyük cihad olarak değerlendiren kardeşlerimiz de vardır. Delilleri, Peygamberimiz (sav)'in savaştan dönen sahabelerine, 'Hoş geldiniz!..Ama küçük cihaddan büyüğüne geldiniz' mealindeki hadisidir. Bazıları bunun zayıf olduğunu iddia etmektedirler. (...) Kur'an-ı Kerim'de cihad kavramı, hangi manalarda kullanılmıştır? Bazı kaynaklarda, 'Hakiki mücahid, nefsine karşı savaş açan kimsedir' mealinde bir hadis-i şerife yer verilmektedir. Bu hadis-i şerif sahih midir? Sahih ise kaynağı nedir?"

CEVAP: Arapça'da, "güç ve gayret sarfetmek, meşru bir işi başarmak için bütün imkanları kullanmak" manasındaki cehd kökünden türeyen cihad; Kur'an-ı Kerim'de masdar olarak dört, bundan türeyen fiil şeklinde yirmidört ayette geçmektedir. Cihad eden kimse anlamındaki mücahid ise, iki ayette zikredilmiştir. İslam uleması, cihadı geniş anlamıyla ele almış ve "Allah yolunda can, mal, dil ve diğer vasıtalarla elden gelen gücü ve gayreti sarfetmeye cihad denilir"(1) şeklinde tarif etmiştir. Muteber hadis mecmualarında, "Kitabu'l Cihad" veya "Fezailü'l Cihad" başlığını taşıyan müstakil kısımlar vardır. Resul-i Ekrem (sav), cihadın mahiyetini ve keyfiyetini beyan etmiştir. Mesela: "Mü'min, kılıcı ve diliyle cihad eder."(2), "Herhangi bir Müslüman, cihad etmeden veya (cihad etmeyi) gönlünden geçirmeden ölürse, nifakın bir şubesi üzerine ölür."(3), "Müşriklere karşı mallarınız, canlarınız ve dillerinizle cihad ediniz."(4) Misalleri daha da çoğaltmak mümkündür. Nefisle mücadelenin, cihad olup olmadığı meselesine gelince: Yeryüzünde Allahu Teala (cc)'nın halifesi olan insanın; hem üstün meziyetleri, hem garip zaafları vardır. Kur'an-ı Kerim'de ruh dünyamızı ifade eden kavramlardan birisi de "nefs" kavramıdır. Kelime olarak bir şeyin zatı ve kendisi olan nefs; terim olarak, "dünyevi ihtiras, şehvet ve gazap" duyguları ifade için de kullanılır. İnsanoğlunun emmarelik vasfını haiz olan nefsi, her isteğinin yerine getirilmesini arzu eder. Bu sebeble nefs-i emmare ile mücadele edilmesi gerekir. Resul-i Ekrem (sav), "Nefsim yed-i kudretinde olan Allahu Teala (cc)'ya yemin olsun ki, (nefsinin) arzularını İslam'a tabi kılmayan kimse iman etmiş olmaz"(5) diyerek, bu mücadelenin önemine işaret etmiştir. Nefs-i emmarenin şehvetlerini durdurmak ve mutmain nefse sahip olmak için yapılan gayretleri hafife almak doğru değildir. Kur'an-ı Kerim'de; nefsin meşru sınırlarını zorlayan arzular, "heva" olarak isimlendirilmiştir. Seyyid Şerif Cürcani, bu mahiyeti dikkate alarak, "Hevasına muhalefet edip, Allahu Teala (cc)'ya teslim olan mükellefin fiillerine ibadet denilir"(6) tarifini esas almıştır. İnsanoğlunun hevasına karşı verdiği cihadı, büyük cihad olarak değerlendiren hadis-i şerife gelince... Hz. Cabir (ra)'den rivayet edilen hadis şudur:
"Peygamber (sav) bir gazadan geldi de, 'Hoş geldiniz!.. Ama küçük cihaddan büyüğüne geldiniz' buyurdular. Ashab, 'Büyük cihad nedir?' diye sordu. Resul-i Ekrem (sav), 'Kulun heva ve hevesiyle mücadelesidir' buyurdu." Aliyyü'l Kari, "Mevzuat" isimli eserinde, bununla ilgili olarak şu bilgileri vermektedir: "Resul-i Ekrem (sav)'e, 'Büyük cihad nedir?' diye sorduklarında, 'Kalb mücadelesidir' buyurdu. Askalani, Tasvidu'l Kavs adlı eserinde, 'Bu, insanların dilinde meşhur bir sözdür. Fakat aslında Nesei, bunun İbrahim b. Endebe'nin sözü olduğunu söyler. Ben derim ki; İmam-ı Gazali bu hadisi İhya'da zikretti ve Iraki, hadisi, Hz. Cabir (ra) rivayetiyle Beyhaki'ye nisbet etti ve 'İsnadında zayıflık var' dedi. İmam-ı Suyuti diyor ki; Hatib'in tarihinde Hz. Cabir'den şöyle rivayet etmiştir. Resul-i Ekrem (sav), bir muharebeden dönüşünde: 'Hayırlı dönüşler ile geri döndünüz ve küçük mücahededen, büyük mücahedeye döndünüz' buyurdu. 'Büyük mücahede hangisidir?' sorusuna da, 'Kişinin hevai arzuları ile mücahedesidir' buyurdu." Mektubunuzun sonunda zikrettiğiniz, "Hakiki mücahid, nefsine (hevasına) karşı savaş açan kimsedir"(7) mealindeki hadis-i şerif de sahihtir. Sünen-i Tirmizi'de yer almıştır. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Cihad kavramı; savaş esnasında elden gelen gayreti sarfetmek manasını ifade ettiği gibi, insanın hevasına karşı verdiği mücadele manasına da kullanılabilir. Allahu Teala'nın (cc) rızasını esas alan, malıyla, canıyla ve diliyle İslam'a hizmet eden kimselere mücahid denilir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) İmam-ı Kasani- El Bedaiu's Senai- Beyrut: 1974, C: 7, Sh: 97; ayrıca İbn-i Rüşd- Bidayetü'l Müctehid- Kahire: ty, C: 1, Sh: 259.
(2) İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- İst: 1401, C: 3, Sh: 456.
(3) Sahih-i Müslim- İst: 1401, K. İmare: 47, C: 2, Sh: 1517, Had.No: 158; ayrıca Sünen-i Nesai- K.Cihad: 2.
(4) Abdi'l Latifi'z Zebidi- Sahih-i Buhari Muhtasarı- Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, Ankara: 1978, C: 2, Sh: 397.
(5) İbn-i Kesir- Tefsiru'l Kur'an'il Aziym- Beyrut: 1969, C: 3, Sh: 490.
(6) Seyyid Şerif Cürcani- Et Ta'rifat- İst: ty, Sh: 146.
(7) Sünen-i Tirmizi- İst: 1401, C: 4, Sh: 165, Had. No: 1621, K. Cihad: 2