Fıkıh Köşesi

KUR'ÂN-I KERİM VE ANAYASAL HUKUK DEVLETİ

Soru: "Size, zihnime takılan bir meseleyi sormak istiyorum. Buradaki bazı dini cemaatler, 'Anayasamız Kur'an' sloganını siyaset malzemesi olarak kullanıyorlar. (...) Eğer bu iddia doğru ise; Resul-i Ekrem (sav)'in Medine'de ilan ettiği anayasayı, nasıl izah edebiliriz? Osmanlı döneminde; Müslümanların halifesi olan İkinci Abdülhamid'in tasdik ettiği anayasa, Kur'an-ı Kerim değildi. (...) 'Anayasamız Kur'an' sloganı doğru mudur?"

CEVAP: Önce bir hususa işaret edelim: Anayasa hukuku; iktidar sahipleri ile vatandaşlar arasında yetki, hak, görev ve sorumlulukların karşılıklı olarak belirlenmesinden kaynaklanan bir hukuktur. Ayrıca, iktidarın teşekkülünü, denetlenmesini ve devredilmesini ayrıntılı bir biçimde ortaya koyan siyasi bir belgedir. Osmanlı devletinde; Halife İkinci Abdülhamid'in tasdiki ile yürürlüğe giren ilk anayasa, "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu" olarak isimlendirilmiştir. Anayasa hukuku, ihtiyaca göre değiştirilebilen bir hukuktur. Kur'an-ı Kerim ise, Kelamullah'tır. İnsanların arzularına, zamana ve mekana göre değiştirilemez. Bu tesbitten sonra, meseleyi değişik bir açıdan izaha gayret edelim.
Kur'an-ı Kerim; Allahu Teala (cc) tarafından Cebrail (as) vasıtasıyla, Resul-i Ekrem (sav)'e indirilmiş olan ve O'ndan bize tevatürle nakledilen muciz bir kelamdır.(1) İslam Hukuku'nun temel kaynağının Allahu Teala(cc)'nın kitabı olması ve onun hiç kimse tarafından asla değiştirilememesi, büyük bir nimettir. İmam-ı Şafii (rh.a), Kur'an-ı Kerim'in mahiyeti ile ilgili olarak şunları söylemektedir: "İslam'a ihlasla teslim olan bir insanın tek bir meselesi bile yoktur ki, Allahu Teala (cc) kitabında o meselenin hükmünü veya hidayete götürücü delilini göstermemiş olsun!..Yani, her meselenin çözümü veya hidayete götürücü delili mevcuttur."(2) Muhakkak ki, Allahu Teala (cc)'nın kitabı, bütün insanlar için bir rahmet ve hüccettir. Bilindiği gibi; Kur'an-ı Kerim'in bize ulaşması tevatür yoluyladır ve indirildiği gibi eksiksiz olarak gelmiştir.(3) İslam fıkhı; sürekli değişime uğrayan bir dünyada, insanın ayaklarını sağlam bir yere basmasını sağlama özelliğini haizdir. Çünkü; hem iktidar sahipleri, hem de diğer insanlar, kayıtsız ve şartsız olarak Allahu Teala (cc)'ya itaat etmek durumundadırlar ve asla değiştiremeyecekleri nasslar mevcuttur. İslam dini; bütün insanların "yeryüzünde Allahu Teala (cc)'nın halifesi" olduğunu belirterek, ideal birliğini de sağlamıştır. Modern anayasa hukukunun ufkunda ise, insandan başka otorite yoktur. Zaman, mekan ve çevreden sürekli (ve ister-istemez) etkilenen insan aklı, birçok tenakuza ve aşırılığa düşebilir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; İktidar sahipleri ile teb'a arasında yetki, hak, görev ve sorumlulukların belirlenmesinden kaynaklanan anayasa hukuku, tarafların rızası ile değişebilir. Bu, İslam fıkhına göre teşekkül eden bir devlet için de geçerlidir. Bu mahiyetteki bir devletin anayasa hukukunda iktidarın nasıl teşekkül edeceği, kimler tarafından denetleneceği ve hangi şartlarla devredileceği belirlenir ve teb'anın hakları (bey'at-zimmet şartları) sarih olarak tesbit edilir. İslami bir iktidarın; Kur'an-ı Kerim'de ve mütevatir Sünnet'te yer alan hükümleri, değişmesi mümkün olan bir anayasa hukuku gibi görmesi caiz değildir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) Molla Hüsrev-Mir'at El Usul-İst: 1307, C: 1, Sh: 33.
(2) İmam-ı Şafii-Er Risale-Kahire: 1979 (2. bsm), Sh: 20, Madde: 48-50.
(3) İmam Abdülaziz El Buhari-Keşfu'l Esrar-İst:1308, C: 2, Sh: 361