VADELİ ALIŞVERİŞ YAPMAK CAİZ MİDİR?

HEM PARA, HEM DE SATILAN ŞEY VADELİ OLMAK ÜZERE ALIŞ VERİŞ YAPMAK CAİZ MİDİR?

Alışveriş akdi dört kısımdır:

1- Hem para hem de satılan şey peşin olmak üzere yapılan akittir.

2- Para peşin, satılan şey ise vadeli olmak üzere yapılan akittir. Buna Selem akdi denilir. Mesela: Hasan Efendi, Halit Efendiye diyor ki: "Şu vasıflarda bulunan on teneke buğdayı, falan yerde ve tarihte bana teslim edilmek üzere şu onbin lira karşılığında senden satın aldım." Halit Efendinin de onun sözüne uygun olarak: "Ben de sattım" demesinde olduğu gibi.

3- Satılan şey peşin, para ise vadeli olmak üzere yapılan akittir. Birisinin belli bir kitabı vadeli olmak üzere bir başkasına satması gibi.

4- Hem para hem de satılan şey vadeli olmak üzere yapılan akittir.

Akdin ilk üç çeşitli şartları yerinde olduğu takdirde caizdir. Dördüncü kısım ise caiz değildir. Peygamber (sav) böyle bir alışverişi men etmiştir. Yalnız, akit yapmadan iki, üç ay evvel ileride satıcı ve alıcı vasfını kazanacak kimseler, satış akdini yapmak üzere birbirine söz verseler ve zamanı gelince de akit yapsalar caizdir. Çünkü va'd ve akit ayrı ayrı şeylerdir.

 VADE FARKI

Bir malın, peşin satılması halindeki fiyatı ile vadeli satılması halindeki fiyatı arasındaki fark. Peşin fiyatı üç milyon lira olan bir mal, altı ay vade ile beş milyona satılırsa, aradaki iki milyon lirası vade farkıdır.

Vade farkı ile yapılan bir satışın caiz olup olmayışı mütedeyyin esnafı hayli tedirgin etmektedir. Kimileri böyle bir uygulamanın faiz olacağı endişesi ile, ya bu tür muamelelere girmekten kaçınmakta, ya da ticari zorunluluktan dolayı girse bile huzursuz olmaktadır. Her ne kadar bu mesele enflasyonun sebep olduğu günümüze has bir problem gibi görünüyorsa da, çok eskiden el-e alınmış ve hakkında görüşler beyan edilmiştir. Konu büyük Hanefi fakihi Serahsî'nin mütalaları ışığında ele alınacaktır. Bilindiği gibi Allah (c.c) faizi haram, alış verişi helal kılmıştır (bkz. Bakara, 2/175). Alış veriş, kâr gayesi güden bir muameledir. Kâr da, kişinin sattığı bir malı, aldığından daha pahalıya satmasıdır. Bu, fiyatların sabit olduğu bir ortamda görünür rakamlarla olabilir. Fakat fiyatların devamlı değiştiği bir piyasada sattığı malın parasını aldığı gün, aynı malı yerine koyamayacak olan bir kimse görünüşte fiyatı alış fiyatından fazla bile olsa kâr değil zarar etmiş olur. Tabii bu durumda ya ticareti bırakması veya vadeli satıştan vazgeçmesi gerekir. Gücün maddeye dayandığı günümüzde, şayet vade farkı alarak mal satmak caizse müslüman tüccarları bu tür satıştan men etmek saf dillilik hatta ahmaklık olur. Vade satışlarının yapılış şeklini iki türlü tasavvur edebiliriz:

1- Satıcı: "Bu malın peşin fiyatı şu, vadeli fiyatı şudur" der, alıcı da bunlardan birisini tayın etmeden "tamam aldım" der. Bu tür yapılan bir satış fasittir. Çünkü fiyat belirtilmemiştir. Oysa bir satışın sahih olması için fiyatın rızaya götürmeyecek şekilde belli olması lazımdır. Ayrıca Hz. Peygamberimiz efendimiz bir satışta iki şartı nehyetmiştir. Tekrar belirtelim ki, bu hüküm, taraflar fiyatlardan birisi üzerinde anlaşmadan ayrılmaları halindedir.

2- Satıcı, malın peşin fiyatını ve belirli vadelere göre vade fiyatını söyler; alıcı da bu fiyatlardan birisini tercih eder ve bunun üzerinden alış verişi kesinleştirirler. Bu şekilde yapılan satış sahihtir ve dinî bir mahzuru yoktur. Bu muameleyi faiz olarak değerlendirmek mümkün değildir (Serahsî, el-Mebsut, XIII, 8). Çünkü kâr meşru olduğu gibi, her zaman aynı olmasını gerektiren bir dinî hüküm de yoktur. Bugün % 10, yarın % 25 kârla satmakta mahzur olmadığı gibi, peşin satılması halinde % 25, vadeli satılması halinde % 80 veya başka bir oran kâr konulmasında da bir mahzur yoktur.

Vade farkı tesbit edilirken banka faiz oranlarının veya aylık enflasyon miktarının göz önünde bulundurulması bu hükmü değiştirmez. Çünkü itibar lafızlara değil, manalaradır (Mecelle, madde: 3). Vade farkı belirlerken bu yollardan birisine tevessül eden şahsın maksadı, faiz almak değil, parasını enflasyonun aşındırmasından korumaktır.

Şuna da dikkat çekmemiz gerekir. Vadeli satışın cevazı konusundaki tereddüt, faiz endişesinden değil, fiyatı kesin belli etmeme ve akit esnasındaki çift şarttan kaynaklanır. Çünkü faiz, aynı cinsten olan veya aralarında alınıp satılmaları tartı veya ölçü ile olmaları bakımından birlik bulunan malların (para ile para, buğdayla buğday, arpa...) birbirleri ile alınıp satılmaları halinde söz konusudur (Merğınanî, el-Hidaye, III, 61 vd.). Oysa vadeli satışta bu durum söz konusu değildir. Çünkü satılan bir meta, borçlanılan ise paradır. Böyle olmayıp da aynı cinsten olan malların trampası söz konusu olsa ve vadeli olan için fazlalık şart koşulsa da bu faizdir, caiz olmaz.

 

 

Günün Sözü

"“Müslüman olup kâfî miktarda rızıklandırılan ve Allah’ın kendisine verdiklerine kanâat eden kimse kurtulmuştur.” (Hadîs-i Şerif—Müslim)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.