Emanet ve Ehliyet

1. YEMEK VE İÇMEK HUSUSUNDA DİKKAT EDİLECEK HÜKÜMLER

 1623 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler!.. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin (madden ve manen) en temiz olanlarından yeyin. Allah'a şükredin. Eğer (hakikaten) O'na kulluk ediyorsanız. Allah size ölüyü (murdar hayvanı) kanı, domuz etini, bir de Allah'tan başkası için kesileni haram kıldı. Fakat kim bunlardan yemeye muzdar kalırsa (ölüm tehlikesine düşerse) saldırmamak ve haddi (ölmeyecek miktarı) aşmamak şartıyla, onun üzerine günah yoktur. Şüphesiz ki Allah, çok yargılayıcı, hakk ile esirgeyicidir"(21) hükmü beyan buyurulmuştur. Âyet'teki "Tayyibat" (temizlik)den maksad; helâl rızıklardır. Allahû Teâla (cc)'nın helâl kıldığı her şey temiz, haram kıldığı her şey ise pistir. Ömer b. Abdülaziz (ra)'e göre; "Pak'dan murat, yenen şeylerin değil, kazancın temiz olmasıdır. O'nun bu görüşünü, şu Hadis-i Şerif teyid eder: "Resûlullah: Hakikaten Allah temizdir, ancak pak olanı huzuruna kabul eder. Allah elçilerine emrettiğini, mü'min kullarına da emretmiştir." sözlerine devamla Ey Resûller!.. Temiz ve helâl olan şeylerden yeyin. Güzel amel(ve hareket)lerde bulunun. Çünkü ne yaparsanız hakkı ile bilenim. (Mü'minûn Sûresi: 51) "Siz rızıklandığınız şeylerin en temizlerinden yeyin" (Tâ-Hâ: 81) ayetlerini okudu ve bir kimse; tozlu topraklı ve yorgunluk veren uzun bir yolculuktan sonra ellerini göğe doğru kaldırarak "Ya Rabbi!.." diyerek dua yapmaya başlar. Halbuki onun yediği, içtiği, giydiği ve gıda olarak aldığı herşey haramdır. O'nun duası kabul olunur mu?" buyurdu. Temiz rızık hakkında Resûlullah (sav)'ın beyanlarından daha güzeli olmaz.(22)

 1624 Kur'ân-ı Kerîm'in: "Şüphesiz ki vücudunuz, sizin vasıtanızdır (binitinizdir). O'na rıfkla (merhametle) muamelede bulununuz. O'nu acıktırıp halsiz (ve dermansız) bırakmanız, merhamet değildir"(23) Hadis-i Şerif'ini esas alan Hanefi fûkahası: "Yemek-içmek dört kısımda mütalâa edilir.

  Birincisi: Hayatı idame ettirecek (ölmeyecek) kadar yemektir ki; bu farz olan miktardır. Bir kimse yeme-içmeyi terkederek ölürse günahkâr olur.

  İkincisi: Mendubtur; bunun miktarı, farz olan miktardan fazladır. Orucu kolaylıkla tutabilmek ve namazı ayakta edâ edebilecek kadar güç kazanmak için yenen miktardır. Esasen (gıdayı terk ederek; ibâdet yapamayacak derecede acze düşürecek olan riyazet (perhiz) yapmak, câiz değildir.

  Üçüncüsü: Mübahtır; ibadetleri (namaz, oruç, cihad vs.) hakkı ile edâ edebilmek için güçlü olmayı kasdederek, kendine iyi bakmaktır.

  Dördüncüsü ise; haramdır!.. Bu israfı beraberinde getiren ve vücûda zarar veren yeme şeklidir."(24) hükmünde müttefiktir.

 1625 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez"(25) hükmü beyan buyurulmuştur. Daha önce "İsraf" kavramı üzerinde durmuştuk!(26) Muhakkak ki mü'minler; Allahû Teâla (cc) tarafından kat'i olarak haram kılınan israftan şiddetle kaçınırlar. Resûl-i Ekrem (sav): "Mide hastalıklar evidir. Perhiz ve az yemek her devanın (şifanın) başıdır. Bedenine adet ettiği şeyler ver"(27) buyurduğu bilinmektedir. Evlenme imkanı bulamayan gençlerin; şehvetlerini (aşırı biçimde) artıracak yemeklerden uzak durmaları esastır. Şehvetinin artmasından endişe eden gencin; şehvetini kırmak için oruç tutması sünnettir. İbâdetlerini yerine getirebilecek kadar yemesi, fazlasından kendini tutması uygun olur. Nefsine hâkim olabiliyorsa, ihtiyaç nisbeti yemesi mübahtır.(28) Kur'ân-ı Kerîm bunu tavsiye buyurmuştur.

Günün Sözü

"Beni Rabbim terbiye etti; edebimi (en) güzel kıldı.” (Hadîs-i Şerif—el-Câmi‘u’s-Sağîr)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.