Çocuk, çevrenin eseridir.
Bu çevre; başta anne-baba olmak üzere aile, akraba, arkadaş, komşu,
sokak, mahalle, okul, çarşı-pazar, iş, yazılı,
sözlü ve görüntülü yayın organlarına kadar genişletilebilir.
Çünkü insanoğlu,
hele de çocuklar çevrelerinde olup bitenlerden mutlaka tesir alırlar.
Sayılamayacak kadar çok olan bu faktörlerin etkisi
ile çocukta bir şahsiyet oluşur.
Bu sebeple çocuğun iyi yetişmesi için yakın ve uzak çevrenin elden geldiği kadar iyi düzenlenmesi gerekir. Burada en büyük görev anne-babaya düşmektedir.
Çocuk, aldığı tesirleri
taklitle işe başlar. Gördüklerini, duyduklarını, iyi-kötü ayırma yapmadan,
süzgeçten geçirmeden taklit eder. Taklit ettiği
ilk insanlar da anne-baba ve evdeki diğer yakınlardır.
Bu sebeple bu devrede çocuğa bir şeyler anlatmaktan
ziyade güzel örnek olmak, iyi davranışlar
göstermek gerekir.
Çocuğuna zaman
ayırmayan, kendisi süslenip donanırken, komşularıyla, arkadaşlarıyla çay
partilerine takılırken, dedi-kodu ve boş şeylerle
vakit öldürürken, yavrusunu ihmal eden bir annenin
"iyi bir anne" olduğu düşünülemez. Kısa yoldan
köşe dönmeyi düşünen, işten, eğlenceden,
geziptozmadan evine, çoluk-çocuğuna vakit ayırmayan
bir babanın da "iyi bir baba" olduğu söylenemez.
Çocuğun kendisi
bilmesi, şahsiyet kazanması için "çocukluk çağı"nı anne ve babanın yakın
ve
sıcak ilgisiyle geçirmesi gerekmektedir.
Her anne-babanın
gönlünde hayırlı evlatlar yetiştirmek vardır. Aslında çocuklar anne ve
babasına nankörlük ve ihanette bulunmazlar. Anneler ve babalar çocuklarına
ne vermişlerse onu alırlar.
Yani "ne ektilerse onu biçmek" durumundadırlar.
Bağrı yanık, gönlü
açık anne ve babalar çocuklarından ayrı bir zaman dilimini geçirmeyi
düşünemezler. Onların cıvıltıları, onların ses
ve nağmeleri, seda ve nidaları, heyecan ve oyunları,
hal, hareket ve tav?rları sanki birer musıki
yansımaları gibidir. Aksine büyük bir zevk ve heyecan,
büyük bir neşe ve haz duyulmalıdır.
Çocukların ruhsal
gelişmelerini, anne şevkatiyle, baba himayesi ile, aile muhabbetiyle, okul
neşesiyle sağlamak mümkündür.
Dengesi bozuk,
ruhi bunalımlara sürüklenmiş çocuklar genellikle, cani anlayışlı, vahşi
yapılı,
manevi çöküntüye uğramış aile ortamlarında yetişmiıtir.
Gayemiz insanlara
faydalı olmak. Hedefimiz mutlu aileler kurmak ve o yuvalardan geleceğin
aydınlık mimarları olacak çocukların yetişmesidir.
Öyleyse;
Haydin devletçe
ve milletçe, her fert, her anne, her baba, ve her "mes'ul insan" kolları
ve
paçaları sıvayarak böylesine kudsi bir işe başlayalım.
Bu duygu ve düşünce
ufku etrafında kendi "küçük dünyaları"nda, yarının "büyük dünyaları"nı
kurabilenlere ve yine yarının "büyük dünyaları"nı
kurabilenlere ve yine yarının "büyük kafaları"nı
yetiştirebilenlere ne mutlu... Dünü anlayıp,
bugünü idrak edip, yarından ümitlenip "dirilişin gerçek
muştuları'nı soluklayabilenlere ne mutlu...
"yarınlar bizimdir" diyebilenlere...
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |