Ali Çankırılı
KARDEŞ KISKANÇLIĞI İNSANLIK
TARİHİ KADAR ESKİDİR
İnsanlık tarihinde ilk cinayetin kardeş kıskançlığı
yüzünden işlenmesi bu konuyu ciddiye almamızı gerektiriyor. Kabil, babası
tarafından sevilen kardeşi Habil’i o kadar kıskanır ki, kıskançlık ateşini
ancak onu öldürerek söndürmeye çalışır. Hz. Yusuf’un kardeşleri de kıskançlık
duygusuna yenik düşerler, gezmeye çıkarma bahanesiyle götürüp onu evlerinden
uzak bir kuyuya atarlar.
Anne babaların üstesinden gelmekte zorlandıkları
eğitim problemlerinin başında kardeş kıskançlığı geliyor. Kutsal kitaplar,
peygamber çocuklarının bile kardeş kıskançlığına yenik düştüklerini haber
vererek, bizi bu konuda uyarıyor.
Kardeş kıskançlığının önüne geçemediklerinden
yakınan ve bizden yardım isteyen anne babalara soruyorum: “Kıskançlık kötü
bir duygu mudur?” Hemen hepsi, “Evet, kötü bir duygudur” diyorlar. Eğer
siz de aynı fikirde iseniz, bu makale sizin için yazılmış demektir.
Materyalist felsefelerin tesirinde kalan sosyal
bilimciler ve insan kaynağı uzmanları, yakın zamana kadar, zeka ölçen IQ
(Intelligence Quantity) testlerini deneyerek üstün insanı keşfetmeye çalışmışlardır.
Ancak gözlem ve deneye dayanan araştırmalar yüksek entelektüel zeka katsayısının
kişiyi içinde yaşadığı topluma ve kendisine faydası dokunan, dürüst, faziletli,
yüce bir insan yapmaya yetmediğini ortaya çıkarmıştır. Nöroanatomi ve sosyal
psikoloji uzmanlarının geliştirdiği yeni anlayışa göre, insanı değerlendirmede
entelektüel zeka ölçeği tek başına yeterli değildir. Duygusal Zeka (Emotional
Quantity) ve Ruhsal Zeka (Psychic Quantity) ölçeklerinin de kullanılması
gerekir. İnsanı diğer yaratıklardan üstün kılan sahip olduğu ruh ve duygu
zenginliğidir. Duygunun iyisi ve kötüsü yoktur; insanın gelişmesi ve olgunlaşması
için bütün duygular gereklidir. Kötü duygu yoktur, iyiye yönlendirilememiş
duygu vardır.“İYİ ÇOCUKLAR ANNEYE KIZMAZ”
Bazı eğitimciler insana doğuşta verilen duyguları
iyi ve kötü olmak üzere iki gruba ayırırlar. Onlara göre, eğitimcinin görevi
kötü duyguların yerine iyi duyguları yerleştirmektir. Çoğu anne baba da
aynı kanaattedir. Çocuk eğitimine bu anlayışla yaklaştığımız zaman kötü
olarak adlandırdığımız duyguları kınama, yasaklama ve inkâr yolunu seçiyoruz.
Bu duyguları ifade eden çocuklarımıza, aynı ifadeleri tekrar etmemeleri
için baskı uyguluyoruz. Herhangi bir sebeple annesine kızan bir çocuğa,
“Ne kadar ayıp, insan anneye kızar mı! İyi çocuklar anneye kızmaz,” diyoruz.
Eğer bir anne haksız yere çocuğunu cezalandırmış veya söz verdiği halde
sözünü yerine getirmemiş ise, çocuğun kızarak bu davranışı protesto etmesi
kadar normal birşey var mıdır? Çocuğun haklı öfkesini bastırmaya hakkımız
yoktur.
Konumuz olan kıskançlık duygusu da insanın gelişmesi
için gereklidir. Bizden üstün olan insanları kıskanarak onların seviyesine
yetişmek için var gücümüzle çalışırız. Çocuk için de durum aynıdır. Daha
önce kendisine ait olan anne ve baba sevgisinin kardeşe yöneldiğini zanneder.
Kıskandığı kardeşinden daha üstün olmaya gayret eder, böylece anne babanın
kardeşe yönelen sevgi ve takdirini tekrar kendi tarafına çekmeye çalışır.
Eğer çocuğun fıtrî olan kıskançlık duygusunu ifade etmesine izin vermez,
kınama ve ayıplama yoluna gidersek kendisini suçlu hissetmesine yol açmış
oluruz. Bu durumda çocuk, “Kıskanma kötü bir duygu ise, ben kötü bir çocuğum;
çünkü kardeşimi kıskanıyorum” şeklinde bir kanaat geliştirecektir. Kendisini
kötü hisseden bir çocuk, kardeşine iyi davranmayı düşünmeyecek, ona karşı
düşmanca duygular besleyecektir.
KARDEŞ KISKANÇLIĞININ BELİRTİLERİNE
DİKKAT
Kardeşini kıskanmayan çocuk yoktur. Eğer bu gerçeği
bilirsek, kardeş kıskançlığını önlemek için göstereceğimiz tüm çabaların
boşa gideceğini ve kıskançlığı körüklemekten başka bir işe yaramayacağını
da anlamış oluruz. Annenin hamile olduğunu fark ettiği veya bir kardeşinin
doğacağını duyduğu andan itibaren çocuğun içinde kıskançlık tohumları filiz
vermeye başlar. Doğum yaklaştıkça annenin yükü artar, yorgunluk ve halsizlik
belirtileri başgösterir. Çocuğunu kucağına alamaz, eskisi kadar ona zaman
ayıramaz. Bebek için iç çamaşırı, kundak, elbise ve yatak takımı gibi ihtiyaçlar
satın alınmakta, hazırlıklar devam etmektedir. Bütün bu gelişmeler ve kendisine
gösterilen ilginin azalması çocuğu derinden sarsar. Kafası sormaya korktuğu
sorularla ve şüphelerle dolar. Annesinin sevgisini denemek için olmadık
isteklerde bulunur, huysuzlaşır, mızmızlanır, ağlar. Bu sınamalar karşısında
anne memnuniyetsizlik gösterdikçe çocuğun huzursuzluğu artar. Asıl fırtına
ise, anne kucağında bir bebekle eve döndüğünde kopacaktır.
Bazı anne babalar, çocuğun doğacak kardeşine
karşı kıskançlığını en aza indirmek için aşırı bir ilgi ve sevgi gösterişine
girer. “Sen her zaman bizim biricik çocuğumuz olarak kalacaksın, sana olan
sevgimiz hiçbir zaman azalmayacak” derler. Yeni hediyeler alırlar; ayrı
odada yatıyor ise kendi yatak odalarına alır, aralarında yatırırlar. Bütün
bu yapay çabalara gerek yoktur, çünkü bir işe de yaramaz, aksine çocuğun
şüphelerini artırır.
Bir çocuk yeni doğan kardeşine karşı aşırı sevgi
tezahürleri sergiliyor ise, kesinlikle rol yapıyordur ve bunun sebebi de
anne babadır. Çünkü anne baba ona iyi çocukların kardeşini kıskanmaması
ve sevmesi gerektiğini söylemişlerdir. Çocuk anne babasını memnun etmek
için kıskandığı halde kıskanmamış gibi davranarak gerçeklerden kaçmakta,
kaçış mekanizması olarak kıskançlığını sevgi ile yücelterek inkâr yolunu
seçmektedir. “Ne cici, ne tatlı bir bebek değil mi anne? Aman dikkat et,
öyle tutma, kardeşimi düşürürsün!” diyerek kardeşini seven ve koruyan bir
rol takınır. Ancak çocuk zamanla, yine anne babanın davranışlarına bağlı
olarak, bu kaçış mekanizmasının işe yaramadığını görecek; bastırdığı kıskançlık
duygusu bütün şiddetiyle davranış bozukluğu olarak ortaya çıkacaktır.
Davranış bozukluğu olarak ortaya çıkan kardeş
kıskançlığını anne babaların teşhis etmesi kolay değildir. ‘Mutlu çağa
dönüş arzusu’ adını verdiğimiz davranış bozukluğu en sık görülen kardeş
kıskançlığı belirtilerindendir. Düzgün konuşan üç-dört yaşlarındaki bir
çocuk birdenbire bebeksi konuşmaya başlar. Büyük ve küçük tuvalet ihtiyacını
haber verdiği, hatta kendi başına giderebildiği halde altını ıslatmaya
başlar. Uyku bozuklukları ve iştahta azalma başgösterir.
Anne baba ortaya çıkan huysuzluklar, yaramazlıklar,
bebeğin canını acıtmalar ve davranış bozuklukları karşısında sert tavır
alır, ceza yoluna başvurursa; ortaya yeni ve daha ciddi davranış bozuklukları
çıkacaktır.
KARDEŞ KISKANÇLIĞI İLE NASIL
BAŞA ÇIKACAĞIZ?
Davranış ve sözlerimizle çocuğun kıskançlık duygusunu
empati ile karşılayacağız, yani kendimizi onun yerine koyarak anlayış göstereceğiz.
O zaman çocuk kıskanma duygusunun kötü birşey olmadığını düşünüp rahatlayacak,
suçluluk kompleksine kapılmayacaktır. Kardeşinin ağlamalarına sinirlendiğini
ve onu sevmediğini söyleyen bir çocuğa annesi şöyle yaklaşabilir: “Demek
kardeşinin ağlamalarına kızıyorsun? Doğrusu arasıra ben de kızıyorum, özellikle
geceleri ağlayarak beni uykudan uyandırdığı zaman. Ancak ben onun annesiyim
ve ona bakmak zorundayım. Sen de küçükken böyle ağlıyordun ve ben sana
da annelik görevimi yapıyordum. Bazen birilerine kızmamız onu sevmediğimiz
anlamına gelmez.” Çocuk annenin bu anlayışlı yaklaşımı karşısında sevmek
kadar kızmanın da normal olduğunu öğrenecek, duygularını inkâr ve bastırmak
yerine tanıma fırsatı bulacaktır.
Kardeş anlaşmazlıkları ve kavgaları da anne babaları
zor durumda bırakan bir eğitim problemidir. Anne babalar genellikle küçüğü
korumak, büyükten anlayış göstermesini istemek gibi yanlış bir yaklaşımda
bulunurlar. Küçük de bunu kullanarak en ufak bir anlaşmazlıkta basar çığlığı:
“Anne, ağabeyim (veya ablam) bana vurdu!” Anne de oyuna gelerek büyüğe
bağırır: “Sana kaç defa kardeşine vurma dedim. Büyüksün, biraz anlayış
göster!” Genellikle küçük çocuk büyükle yarış hâlindedir, onun buyruğu
altına girmek istemez. Büyüğe güç yetiremediğinde ezilmişlik rolü oynayarak
anne veya babayı yardıma çağırır. Destek bulduğu zaman kavgayı kızıştırmaktan
geri durmaz. Kendi yaptığı haksızlıklarla kavgayı başlattığını söylemez,
büyüğün yaptıklarını sayarak duygu sömürüsü yapar. Anne babalar bu oyuna
gelmemeli, çok ileri gitmedikleri sürece kardeş kavgalarına karışmamalıdır.
Anne ve babanın arka çıkmadığını gören haksız taraf diğeri ile anlaşma
yoluna gider. Kimi anne babalar kavgada haksız tarafı bulmak ve âdil davranmak
için mahkeme kurar. “Önce sen anlat bakalım, kavga nasıl başladı?” Daha
biri anlatmaya başlar başlamaz diğeri lafa karışarak savunmaya geçer, derken
bir ağız dalaşı sürer gider. Baba veya anne de kızarak her ikisine birden
ceza verir. Tabiî, bu da çözüm getirmez, çünkü bir taraf hak etmediği halde
ceza alarak haksızlığa uğramıştır.
KİMSE MÜKEMMEL DEĞİLDİR
Mükemmel bir anne veya baba olmaya çalışmayınız.
Mükemmel insan olmadığı gibi, mükemmel anne baba da yoktur. Mükemmel olmaya
çalışan insan, yaptığı iyi şeylerden çok, yaptığı hataları görme ve bunlardan
pişmanlık duyma eğilimindedir. Çocuğuna kızgınlıkla ceza veren ve sonradan
pişman olan çok anne baba vardır. Biraz önce ceza verdiği çocuğunu yanına
çağırarak sever, bağrına basar. Bu ikilem karşısında kalan çocuk neyin
doğru neyin yanlış olduğunu öğrenemez.
Çocuklarınızın başarılı, dürüst, faziletli, onurlu,
hem kendilerine hem içinde yaşadıkları topluma faydalı birer insan olmasını
istiyorsanız, onların her türlü duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine;
sadece entellektüel zekalarını değil, duygusal ve ruhsal zekalarını da
geliştirmelerine izin vermeniz gerekiyor. Zafer Dergisi alicankirili@hotmail.com
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |